Dershanemis

yasar ne yasar ne yasamaz=özet

Yazarı: Aziz Nesin

 

Konu:

 

Yazar romanı Yaşar isimli bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının kendi ülkesinde yaşadığı,dönemin sosyal - siyasal yapısının – özellikle bürokrasideki kargaşanın içinde başından geçenleri traji-komik bir şekilde ele alarak kurgulamıştır. Kahramanın devlet dairelerinde yaşadığı yanlışlıklar ve sürüp giden bir bürokrasi çemberi içinde nasıl zor durumda kaldığı anlatılmaktadır.

 

Yaşar Yaşamaz ‘ın adından da anlaşıldığı gibi hükümet tarafından onun çıkarları söz konusu olduğunda yaşamadığı, değilken ise yaşadığı iddia edilmektedir. Deyimin tam anlamıyla kimlik bunalımına düşen bu insan hapishanedeyken işin kurdu olur.

 

Ana Fikir:

 

Devletimizin öne çıkardığı bin bir zorluklar ve işlerin yanlış ilerlemesi kişilerin başvurmaması gereken,yasal olmayan yollara yönelmesine sebep olmaktadır.

 

Özet:

 

Yaşar Yaşamaz devlet okuluna kayıt olabilmek için o güne kadar çıkarılmamış olan nüfus kağıdını çıkartmak için babasıyla birlikte nüfus müdürlüğüne gider. Kayıtlarda babasının kaydedilmiş olan doğum tarihi doğru olarak geçirilmiştir. Yani 1897’de doğan babasının 1911’de -yine doğru olarak- Yaşar’ın annesiyle evlendiği kaydedilmiştir. Ancak aynı kütükte Yaşar’ın 1896’da yani babasından bir yıl önce doğduğu ve 1935’te Çanakkale Savaşı’nda şehit olduğu yazmaktadır.

 

Henüz 12 yaşında olan Yaşar kayıtlardaki yanlışlık yüzünden yaşamıyor görünmekte, bu yüzden ona nüfus kağıdı verilmemektedir. Durumu düzeltmeye çalışan Yaşar’ın babası Reşit oğlunu devlet okuluna göndermek adına aylarca nüfus müdürlüğünün kapısını aşındırır. Yalnız hiçbir sonuç elde edemez. Yaşayan Yaşar yaşamıyor sayılmaktadır. Böyle olunca baba da,oğul da duruma gönülsüz olarak boyun eğer.

 

Okuma yazmayı mahalle mektebinde öğrenen Yaşar’ın, mahalle mektebinde okuyan ayrıca aile dostlarının kızı olan Anşe’yle de küçük yaşlarda başlayan saf bir sevdası vardır. Kaderine boyun eğen Yaşar az çok varlıklı babasının tarlasında,bostanında çalışmakta, ona yardım edip acısını dindirmeye çalışmaktadır. Yaşıtları askere gidip terhis bile olmuştur. Ama Yaşar’a asker yoklaması dahi yapılmamıştır. Anşe’yi istemeye gittikleri bir gün iki jandarma Yaşar’ı alıp karakola götürürler. Asker kaçağı olarak görünen Yaşar aslında bu duruma sevinmektedir. Çünkü askerlik yaparsa yaşadığı resmen kanıtlanacak ve Anşe’ye resmi nikah kıyabilecektir. Askere alınan Yaşar canla başla çalışıp, hiçbir emre itaatsizlik etmeden askerliğini yapmaktadır. Düşüncesi komutanların gözüne girip onların bu derdine yardımcı olmalarını sağlamaktır. Kendi devreleri terhis olup giderken Yaşar terhis olamamıştır. Fazladan askerlik yaparken komutanı ona bu durumu kayıtlarda Dersim’de 1935’te şehit düştüğünün yazdığını bu yüzden terhis edemediklerini söylemektedir. Neyseki komutanı onun eline askerliğini yaptığını bildiren bir belge verir.

 

Kasabasına dönen Yaşar Anşe’nin babasından,babasının öldüğünü öğrenir. Hayattaki tek kimsesini kaybeden Yaşar’ın önüne bu kez babasını vergi ve şahsi borçları çıkar. Tek varisi olduğu mirası alabilmek için borçla harçla babasının borçlarını ödemiştir. Nasıl olsa babasından iyi bir miras kalacaktır. Borçlarını ödemek için gittiği devlet dairelerinde işleri çarçabuk hallolmuştur. Nasıl olsa devlet kazanacaktır. Sıra mirası almaya gelince işler karışır.

 

Babasının oğlu olduğu kanıtlanamadığı için karşısına bin bir zorluk çıkar, açılan mahkemeden sonra zorla da olsa mirası hak ettiğini kanıtlar. Ancak bu kez de alacağı için o numara senin,bu devlet dairesi benim; o mühür senin,bu sıra benim dolaşan Yaşar devlet dairelerindeki yavaşlık yüzünden mirası alamaz. Alması gereken son mühür için dairenin müdürünü arar. Müdür futbol maçı için stadyumdadır. Bağıra çağıra müdürü arayan Yaşar’ı bir polis yanlış anlar. Onun polis müdürünü aradığını sanır. Anlattıklarından onun deli olduğunu sanan polis müdürü onu dövdürür. Küfür etmeye başlayan Yaşar’ı yakalayıp tımarhaneye kapatırlar. Bir müddet sonra doktorlar onun deli olmadığını anlasalar da onu salamazlar. Onu orada hem hademe olarak bedavadan çalıştırırlar,hem de onun oradan taburcu olması için yaşadığının belgelenmesi gerekmektedir. Yaşar en sonunda hastaneden kaçar.

 

Parasız ve işsiz kalan Yaşar köyden eski bir tanıdığının bir parti başkanı olduğunu öğrenir. Onun yanına bin bir zorlukla gider ve ondan iş talep eder. Hademelik gibi bir iş için diplomasının gerekli olduğunu söyleyen Satı Bey adındaki bu eski tanıdık ona bir kart verir. Bu kartta Satı Bey’in imzası ve Yaşar’ın işe alınmasını yazan bir not vardır. Yaşar İstanbul’da bir müzede bekçilik, hademelik bir gibi iş bulmak için Anşe’yle vedalaşıp İstanbul yollarına düşer. Bir hemşerisinin yanına onun sayesinde bir otele yerleşir. Günlerce müzenin yollarını aşındırır. Ancak kartı gösterip işe alacak müdürle (bilgi yelpazesi.net) bir türlü görüşemez. Müdür tatildedir, hastadır, izinlidir diye Yaşar’la görüştürülmez. Bir gün müdürle görüşme fırsatı bulur ancak kart ceketin cebinde gide gele hem yırtılmış hem de yazıları silinmiştir. Bu yüzden Yaşar’ın müze hayalleri suya gömülür.

 

Kahrolan Yaşar çaresiz kalmıştır. Anşe’nin İstanbul’a kaçmasını ister ve ona zengin bir evde hizmetçilik işi bulur. Anşe Güher Hanım adında Boğaziçi’nde yaşayan bir hanımın yanında çalışmaya başlar. Çok iyi kazanan Anşe bir an önce Yaşar’la resmi nikahla evlenme isteğindedir. Yaşar çaresizlikten Anşe’den para alır ve bir ortak bulup manav açar. Yalnız ortağı bir gece dükkanı boşaltıp kaçar. Yaşar hak talep edemez hatta ortağının vergi borcunu da öder. Bunca acıya dayanamayan Yaşar intihar etmeye kalkar; ancak parasız ölünmüyordur da. Bu sırada Anşe Yaşar’dan hamile kalır ve Güher Hanım’ın konağına bir erkek lazımdır. Yaşar Anşe’nin sayesinde konakta iş bulur. Ev sahibi bir süre sonra onun nüfus kağıdının olmadığını öğrenince onu işten çıkarır.

 

Yine sokakta kalan Yaşar kendine bir ev bulur. Yaşlı bir ev sahibi vardır. O da karısıyla mahkemelik olmuştur. Adamın sözde memlekette üç çocuğu daha vardır. Karısı nüfustaki bu yanlışlık yüzünden kocasının ona ihanet ettiğini zanneder. Adamın kalbi mahkemelere savcılıklara dayanamamış ve adam ölmüştür. Karısı Yaşar’ı evden çıkarır ve Yaşar yine sokakta kalır. Kendine bir han odası bulur,bu sırada Anşe’nin karnı iyice büyüdüğü için Anşe konaktan atılır. Sonra Anşe de ona acıyan bir kadının evinde kalmaya başlar.

 

Kahramanımız para kazanmak için kendine yeni bir sektör bulmuştur. Zengin arabalarının altına kendini atıp onlardan para koparacaktır. Ancak bir gün pahalı bir arabanın değil de bir dolmuşun altında kalan Yaşar haftalarca hastanede yatar. Böyle bir zamanda Anşe bir erkek çocuğu dünyaya getirir. Anşe’nin babası kızını ve Yaşar’ı affeder ve kasabaya geri dönmelerini ister. Hastaneden çıkan Yaşar Anşe’si ve oğlu Hayati’yle kasabasına geri döner. İçgüveyi olarak Anşe’nin evine yerleşir.

 

Oğlunun nüfus kağıdını çıkarmak için yine aynı nüfus müdürlüğüne gider. Ölü bir adamın çocuğu olmaz iddiasıyla oğluna nüfus kağıdı verilmez. Oğlunun da aynı kaderi paylaştığını gören Yaşar o güne kadar yapmadığı bir şeyi yapar: yaşadığı zorluklar yüzünden ve o anki siniriyle devlete düzene öyle bir küfretmeye başlar ki bu yüzden hapse atılır. Hapse atıldığı günkü hali çok toy ve garibandır. Koğuş arkadaşları ona acırlar. Yaşar her akşam başından geçenleri tatlı anlatımıyla onlara anlatır.

 

Mahkumlar her akşam onun yeni bir hikayesini dinlemeyi öyle çok severler ki bu yüzden onun eline birkaç kuruş bile tutuştururlar. Sonraları Yaşar’ın gözü açılır. Hapishanede zengin olmanın yollarını bulur. Usulsüz işler yapmaya başlar. Hatta hapishaneye eroin bile sokar. O ustası olmuştur bozuk düzenin. Geçimini en kolay yoldan sağlamaya başlamıştır. Eski püskü elbiselerle geldiği o koğuştan, hapishane müdürünün dahi giyemeyeceği şık elbiselerle çıkmıştır. Yaşar Yaşamaz da artık bu bozuk düzenin çark dişlerinden biri olup çıkar!...

 

Genel Değerlendirme Ve Tenkit:

 

Günümüz Türkiye’sinin baş belası olan bürokrasi çok komik ve dramatik bir şekilde ele alınmıştır. Dönemin sosyal- siyasal yapısı içinde işlerin nasıl ilerleyemediği, işletmelerin nasıl işletilemediği, bu sırada halkın nasıl işletildiği okuyucuya hiç sıkılmayacağı bir şekilde sunulmuştur.

 

Aziz Nesin bu romanı yazarken belki de bu kadar tutacağının farkında değildi. Yalnız her gün herkesin başına gelebilecek kadar basit ve can sıkıcı bunca olay Türk halkının dikkatinden kaçmamış ve eser bu sayede birçok okuyucuyla buluşmuştur.

 

Yazar kahramanın başına gelenler hakkında sık sık geri bildirimler yapmamış sadece okuyucunun ilgisini yüksek tutabilecek küçük hatırlatmalar yapmıştır. Romanda yapılan tasvirler kişilerin dış özelliklerinin vurgulanmasını değil de daha çok psikolojik durumlarını ve tercihlerini anlatmada kullanılmıştır. Yerel ağızların ve argonun kullanımı dili basitleştirmemiş aksine tam anlamıyla o dünyanın içine sokmuştur.

 

Bu kitabı okuyup tahlil ederken öylesine keyif aldım ki yarın birgün devlet dairelerinde görev alacak olan tüm arkadaşlarıma kitabı okumalarını tavsiye ettim. Bununla birlikte bankada halletmem gereken küçük bir hesap işinde ölesiye korktum.

 

Malumunuz Yaşar içimizdendi. Başına gelenler hepimizin,Türkiye’mizin gerçeğiydi. Bu noktada yazarın anlattıkları bir kurgu olmaktan çıkmış, gözler önüne serilen salt gerçek olmuştur.

 


Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol